Güngör Hoca son 5 yıl NTVRadyo'da her gün ekonomide olan biteni herkesin anlayacağı biçimde anlattı. Onu sevgi ve saygıyla anıyoruz. Program arşivi, Ayşe Teyze ekonomisini anlamak ve ilham almak isteyenler için bu sayfada.
“Merhaba Ayşe Hanım Teyze, merhaba Ali Rıza Bey Amca!..”
Prof.Dr. Güngör Uras, NTVRadyo’da 5 yıl süreyle, hafta içi her gün böyle seslenerek başladı programına. Ekonomiyi sorgulayan, rakamları herkesin anlatacağı bir dille anlattı.
Programın adı: Ayşe Teyze Ne Yapsın?
Ev almanın zamanı mı? Döviz mi alsın altın mı? Döviz kuru ne
durumda? Döviz ve faiz ne olacak? Kredi için uygun zaman mı? İthalat rakamları,
Ayşe Teyze’nin bütçesini etkiler mi? Peki turizm ya da inşaat istatistiklerinin
Ayşe Teyze’nin cüzdanına ne etkisi olur? Bu istatistikler ne anlama geliyor?
Döviz kurlarını nasıl okumalı?
Güngör Uras’ın bir dönem Dünya Gazetesi’nde tarım yazıları
yazdığını,
Hepsini Güngör Hoca’dan öğrendik. Önce gazete yazılarında, sonra
TV programında, son 5 yılda ise NTVRadyo’da ekonomide olan biteni, herkesin
anlayacağı dille anlattı.
Diyordu ki; “Yıllarca gazetede yazdım, televizyon
programları yaptım. Ama radyo programım nedeniyle, Anadolu’da beni sesimi duyar
duymaz tanıyorlar!..”
ÖNCE ZEHRA HANIM TEYZE
2018 yılında 19 Ağustos'ta aramızdan ayrılan Güngör Uras hayatını, “Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu” adıyla
yayınlanan nehir söyleşide Haşim Akman’a anlatmıştı. Kendisini böyle tanımlamıştı:
“Saf ve bakir Anadolu çocuğu”...
İşte hem o kitaptan, hem de gazetelere verdiği söyleşilerden Güngör Hoca’nın cümleleriyle, Ayşe Teyze notları:
“... 1982 yılında Güneş gazetesinde “Olaylarla Alaylar”
isimli bir köşe hazırladım. Önce karikatürist (Rahmetli) Mıstık'ın, daha sonra
(şimdilerde Milliyet'te birlikte çalıştığımız) Haslet'in çizimleriyle ekonomide
güncel olayları basitleştirerek, mizaha büründürerek yazmaya başladım. İlgi
gördü. Olaylarla Alaylar'da ekonomiyi sorgulayan yaşlı kadın Zehra Hanım Teyze
idi. Zehra, benim annemin adıydı.
... Annem gazeteleri benden önce okur, ilginç konularda beni
uyarır, anlayamadıklarını basitleştirerek anlatmamı isterdi. İşte önemli
konuları önce okuyup anladıktan sonra basit olarak anlatma alışkanlığını böyle
edindim. Benim yazılarımdaki bilgiler, haberler başka yazılarda da yer
alabiliyor. Benim yazılarımın farkı, basitliği, kolay okunabilirliği. Her kesimi
ilgilendiren bilgi ve haberler üzerinde durulması. Başkalarının önem vermediği,
basit gördüğü konuların, saf ve bakir Anadolu halkının sorunlarının işlenmesi.
SONRA AYŞE HANIM TEYZE
... Annem vefat edince, Zehra Hanım Teyze anlatımını Ayşe
Hanım Teyze'ye dönüştürdüm. Ayşe Hanım Teyzem, 60 yaşın üzerinde, okuması
yazması olan, eşini kaybetmiş bir Türk kadını. Kuran okuyor, namaz kılıyor ama
bunları gösteriş için değil, kendi için yapıyor. Atatürk'ü seviyor. Devrimlere
yürekten bağlı. Ayşe Hanım Teyzem kocasından emekli maaşı alıyor. Devletin
sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanıyor. İstanbul'da eski bir mahallede,
eskiden yapılmış üç katlı bir eve sahip. Evin alt katındaki dükkanı bir bakkala
kiraya vermiş. İki katında oturuyor. Kızı evli. Damadı özel sektörde çalışıyor.
Geliri emekli maaşı ve dükkan kirası. Üç beş kuruş ölüm kalım parası var. Her
gün 2 gazete alır. Politikayı ve ekonomiyi izler. TV kanallarında haberleri
kaçırmaz. İlgi alanı geniştir. Anlamadığını, anlamadan duramaz. Şeytan tüyü
vardır. Mahallede herkes onu sever. Derdi ve sorusu olan ona koşar. Ayşe Hanım
Teyzem'den sonra en fazla emekli Ali Rıza Bey Amcam ilgi görüyor. İşçi Memed,
bakkal Coşkun, şoför Rauf Baba, çiftçi Recep ve sekreter Sema pek ilgi görmedi.
PEKİ SAF VE BAKİR ANADOLU ÇOCUĞU?
... O benim işte!.. Besim Hoca (Prof. Dr. Besim Üstünel)
takılır, 'Kazık yiye yiye, senin saflığın falan kalmadı' der ama ben kendimi
her zaman kazık yemeye hazır 'saf ve bakir Anadolu çocuğu' olarak görürüm.
Anadolu kültürüyle yetişenler, ne kadar kazık yeseler de saflıktan
kurtulamıyor.
Saf ve bakir Anadolu çocuklarının bir de kendi kendilerini
avutmak için sık sık sarıldıkları özürleri vardır “Burası Türkiye abicim”
derler. Sonra da eklerler “Burada olmaz, olmaz.”
Her şeye hazır olacaksın. Sonra da tevekkülle, 'Her ne ki
olmuştur, vardır onda bir hayır... Her ne ki olmamıştır, vardır onda bir hayır”
diyerek kaderlerine razı olurlar. Büyük Türk Büyükleri'ne hürmetleri bâkidir.
"AYŞE HANIMLAR BANA ULAŞIYOR"
... Telefon çalıyor, 'Ben sizin Ayşe Hanım Teyzenizim.
Bankada 20 bin lira mevduatım var. Altın mı alayım, döviz mi?' diye soruyor. Bu
konularda tavsiyede bulunmak çok zor. Her yatırımın olumlu veya olumsuz
yanlarını anlatıyorum. Bir başka arayan 'Ben Ayşe Teyzeniz, kiracımla sorunum
var, nasıl çözeceğim?' diyerek akıl soruyor. Her konuda bilgi sahibi
olamayacağımı anlatmaya çalışıyorum. Genelde çok anlayışlılar. Çoğu aradığında,
merak ettiği konulardan söz ediyor, 'Gazetede yazın da neyin ne olduğunu anlayalım'
diyorlar.
"POLİTİKACILAR DA SEVİYOR"
... Çok ilginçtir, politikacılarımız Ayşe Hanım'ı seviyor.
Normalde selam vermeyen, konuşmayan politikacılarımız, özellikle bakanlarımız
beni gördüklerinde 'Ayşe Hanım Teyze nasıl?' diye söze giriyor sonra ekonomiyle
ilgili konularda Ayşe Hanım'ın ne düşündüğünü soruyor. Ben de bu fırsatı
değerlendirerek, ekonomi konularında yararlı gördüğüm bilgileri aktarmaya
çalışıyorum.”
"EN RENKLİ, EN ÜRETKEN İKTİSATÇI"
Prof.Dr. Asaf Savaş Akat diyor ki: “Güngör Abi hepimizin
büyüğü idi. Abiliği oradan. Ama aynı nesil sayılırız. Aramızdaki hem en renkli
hem en üretken iktisatçı olduğu kesindi. Günde üç, bazen dört ayrı konuda
yazardı. Üstüne sosyalleşmeyi de bayağı severdi. Bütün bunlara nasıl zaman
bulabildiği benim için tam bir bilmecedir.”
VE ALİ RIZA KARDÜZ
Güngör Uras 1968’de köşe yazarlığına başladı. Ekonomiyi anlattığı yazıları dışında, bir dönem tarım konusunda da köşe yazarlığı yaptı; ve Türkiye'nin ilk popüler yemek yazarı. “Ali Rıza Kardüz” adıyla yazdığı yazılar nedeniyle, esrarengiz bir yazar olarak tanındı. Ama mutfak kültürü ve lokanta yazıları öyle ilgi gördü ki, gerçek kimliğini açıklamak zorunda kaldı. Neden başka bir isimle yazdığını, bir röportajında “Marka farklılaştırması yapmam gerekiyordu, bu yüzden farklı isim kullandım” diye anlatmıştı. 30 yılı aşkın bir süre “Ali Rıza Kardüz” mahlasını kullanan Güngör Uras, son yıllarında artık kendi adıyla yazdığı bu yazılar için, “Ben gurme değil, lokanta yazarıyım. Bu yazılarla iki hedefim var; dışarıda yeme kültürüne kapı açmak ve damak tadına düşkün okuyucuyu yönlendirmek.
"MESAFELİ YAKINLIK"
Tüm bunları yazınca bir başka iktisatçı Ege Cansen’in köşe
yazısından bir bölümle bitirelim:
“... Güngör aramızdan ayrıldığında 85 değil, 235 yaşındaydı. Çok görmüş, çok geçirmişti. Daha 1960’lı yıllarda Japonya’da eğitime gitmişti. Hindistan ve Amerika tecrübeleri vardı. Kooperatifler ve sigorta sektörü özel ilgi alanıydı. Güngör’ün hayatı ve tecrübeleri anlatmakla bitmez. Birlikte halk içinde olduğumuz zamanlarda, onun ne kadar çok kişi tarafından tanındığına ve daha önemlisi onun ne kadar çok kişiyi tanıdığına bizzat şahit olmuşumdur. Güngör, hem Koç’larla, Sabancı’larla hem de sokak satıcılarıyla “mesafeli yakınlık” kurabilen yüksek bir duygusal zekaya sahipti...”
"AYŞE TEYZE NE YAPSIN" ARŞİVİ
Üniversitede 2001 yılına kadar ders verdiğini; Milliyet gazetesinde köşe yazarlığını, NTV’de Berfu Güven’le “Sokağın Ekonomisi” programını, NTVRadyo’da da her gün yayınlanan “Ayşe Teyze Ne Yapsın” programını sonuna kadar sürdürdüğünü vurgulayalım.
Güngör Uras’ın NTVRadyo’da 5 yıl süren programının ses kayıtlarını tutuyoruz. “Ayşe Teyze Ne Yapsın?” programında Güngör Hoca’nın üslubu, ekonomi anlamak isteyenlere ve ekonomi öğrencilerine, yeni mezunlara yol gösterebilir, ekonomiyi anlatmak isteyenlere ilham verir diye.